Analitik hipnoterapi (AHP) anksiyete olgusu da dâhil ruh hastalıklarının oluşumunda problemin kökenindeki duygu algı ve inançlarla ilgilendiğinden sınıflandırmalar ve tanılara öncelik vermez. Örneğin anksiyete bozukluklarının oluşmasında immün sistemin (bağışıklık sistemi) baskılanması bedenin çalışma düzenini etkilediği için bir etkendir. Panik bozukluklarda ve birçok psikiyatrik hastalıkta immün sistem anormalliğine dair bulgulara ulaşılmaktadır. Semptoma yönelik tedaviler bu tür bulgulara dayanarak immün sisetmi yada diğer ara değişkenleri düzenlemeye çalışırken AHP anksiyete bozukluklarını başlatan döngü içinde immün sistemdeki ve diğer ara değişkenlerdeki anormalliklerin bir neden değil bir sonuç olduğunu varsaymakta ve anksiyete bozukluklarını oluşturan bu döngüdeki ara değişkenlere öncelik veren bir tedavi ile belirtileri kontrol altına almaya çalışmak yerine daha geri plandaki duygularla ve inançlarla ilgili temele inerek hasta ile çalışmaktadır.
Bedenin kendini iyileştirme gücü vardır ve iyileşme yönünde çalışır. Yapılması gereken bu doğal iyileşme eğiliminin önünde ki engelleri kaldırmaktır. Engelleri kaldırmakta kişinin zararına olan inançların ve birikmiş duyguların temizlenmesi ile olur. Bu şekilde geçmiş temizlenirse hastalık belirtileri de kendiliğinden ortadan kalkacaktır. Yoksa sınıflandırmalar ve tanı ölçütleri sürekli değişmektedir. Şu anda DSM-IV’ ün yerine DSM-5’in hazırlanması ve burada anksiyete bozuklukları sınıflandırmasının da tekrar değişmesi bu görüşü desteklemektedir. Bu nedenle AHP anksiyete bozukluklarına müdahale sistematiğini tanı ve sınıflandırmalara göre ayarlamak yerine sadece duyguları takip ederek olayın temeline iner bu sınıflandırmalar ve tanı kriterlerinden yararlansa da çalışma sistematiğini bunlara göre ayarlamaz.